İşte o mülakattaki sorular ve Posbıyık'ın yanıtları..
Yaklaşık 8 ay önce, 1994’ten bu yana sürdürdüğünüz Belediye Başkanlığı görevinizi, Yerel Seçimler sonucunda seçilen yeni isme bıraktınız. Yapılan seçimle ilgili bazı kuşkularınız ve itirazlarınız vardı. Bu itirazlardan bir sonuç alabildiniz mi ve kuşkularınızın tamamıyla bittiğini söyleyebilir misiniz?
Bütün yasal haklarımı kullandım. Çünkü seçimin şaibeli olduğuna inanıyorum. İlk gün de aynı demeci vermiştim. Bu seçim şaibeli bir seçimdir. Seçimi kaybetmedim, seçimi elimden bir takım güçler aldılar. Buna yürekten inanıyorum ve bu inancım asla değişmeyecek. Öyle zannediyorum ki, Ereğli’de yaşayan çoğunluk da, benimle aynı düşüncede. Yasal süreçlerin hepsinden geçtik. Hatta en son Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkımı kullandım. Ancak oradan henüz elime müspet ya da menfi bir yanıt gelmedi. Bu saatten sonra gelir mi diye sorarsanız. Gelmeyebilir de. Süreç ilerlemiş vaziyette. Ancak ben içimin rahat olması için hukuk arayışını sonuna kadar sürdürdüm. En son bireysel başvuru hakkımı da kullandım. Şu ana kadar da o konuda herhangi bir bilgi gelmedi Anayasa Mahkemesi’nden.
. Görevinizin sona ermesinden bu yana, yaşamınız nasıl ilerliyor? Hiç kuşku yok ki, 1994’ten bu yana günleriniz oldukça yoğun bir tempoda geçiyordu. Şimdi neler yapıyorsunuz?
Yaşamım tabii ki sakin bir şekilde geçiyor. Çünkü 20 yıl boyunca çok hareketli günler yaşadık. Gerçekten elimden geldiğince bir hakkın, görevin en iyi şekilde yapılabilmesi için olağanüstü gayret sarf ediyor idim. Ne gecem ne gündüzüm vardı. Sadece yapmam gereken resmi işler değil aynı zamanda vatandaşın özel işleriyle de bilfiil ilgileniyor idim. Her akşam bir düğünde ya da cenazede, sürekli hareket halindeydim. Belediye Başkanlığından ayrıldıktan sonra sakin bir hayat yaşamaya başladım. Hatta dinlendim ve beni görenler ‘Gençleşmişsin’ diyorlar. Tabii ki sizin her gün kapınıza gelen, her gün talepleri olan insanlar, bir takım stresli olaylar, günlük uykunuzu alamayışınız gibi şeyler sağlık bakımından da insanı sıkıntıya sokuyordu. Ama şu anda çok sakin bir yaşam izliyorum. Şu anda içinde bulunduğumuz bürodayım, buraya arkadaşlarımız geliyor, siyasetçiler geliyor, sade vatandaşlar geliyor.
Her gün günlük konuları konuşuyoruz. Yine Ereğli’den ve Ereğli’nin sorunlarından bahsediyoruz. Bir taraftan da, -bunun adına eğer siyaset deniliyorsa, siyaset yapmaya da devam ediyoruz. Ancak bir özelliğim var; Belediye seçimlerinin üzerinden 7-8 aylık bir süre geçmesine rağmen, bugüne kadar Belediye hakkında hiçbir yorumda bulunmadım. Bir müddet daha bulunmayacağım. Bir yıl doluncaya kadar hiçbir yorumda bulunmama niyetindeyim. Bir yıllık bir zaman tanıyorum kendilerine. Şu anda Ereğli’de neler yapılıp yapılmadığını, faydalı bir çalışma olup-olmadığı noktasında Ereğli’de zaten kanaat hasıl olmuş vaziyette. Hiçbir şey yapılmadığı ortadadır. Hatta herhangi bir işlem yapmak değil, yapılanları yıkmak gibi bir çaba içerisinde olduklarını da net bir şekilde görüyorum. Ve burada kendi arkadaşlarımızla, dostlarımızla birlikte, bizi ziyaret edenlerle birlikte, Ereğli’nin ve Zonguldak’ın geleceğinde yine söz sahibi olabilmek için bir takım siyasi hazırlıklar içerisine girmiş bulunmaktayım.
. Bu süreçte de öğrendiğimiz kadarıyla ikiz torun sahibi oldunuz. Tebrik eder, torunlarınıza sağlıklı bir ömür dileriz…
Sağ olun, çok teşekkürler. Ben de hayatımda ilk defa bu güzelliği yaşıyorum. Kızımın ikiz çocukları oldu; biri erkek, biri kız. Bu çok keyifli bir olaymış. Zaman zaman İstanbul’a gidiyoruz eşimle birlikte ve torunlarla vakit geçirmeye çalışıyoruz. Tabii daha çok küçükler. Çok yeni. Yüce Tanrı’ya şükrediyorum, bize bu güzellikleri de armağan etti, yaşattı. Son derece mutluyuz.
. 10 gün önce, Belediye Başkanı Hüseyin Uysal ilk kez bir basın toplantısıyla basın mensuplarının karşısına çıktı. Pek çok basın mensubu arkadaşım gibi benim de, ‘gecikmiş’ olarak nitelendirdiğim bu toplantıda Uysal, ilginçtir ki, bir-iki soru dışında, hiçbir soruya net bir yanıt vermedi. Kendisine sorulan Belediye ve siyasi ilişkiler ile ilgili pek çok soruyu, ‘olumsuz algı’lara dayandırdı. Siz bu basın toplantısı özelinde Uysal’ın, basın karşısındaki ilk performansı için neler söylersiniz? Uysal’a ve Belediye’nin performansına yönelik eleştirileri yalnızca ‘algı’larla açıklamak mümkün müdür?
Ben çok doğal karşılıyorum Hüseyin Bey’in yaptığı toplantıyı. Aslında toplantı yapmaz diye düşünüyordum. Yine toplantıyı yaptı ve toplantı yapması bile büyük bir başarı diye düşünüyorum. Seçimden önce sık sık ifade etmiştim, bir insan iyi bir insan olabilir, kendi mesleğinde başarılı olabilir ancak Belediye gibi bir yerde yönetici olmak liderlik vasfının ön plana çıkmasını gerektirir. Herkes iyi bir insan olabilir ama herkes liderlik yapamaz, herkes yönetici olamaz diye açık ve net bir şekilde halka bunu ifade etmiştim. Yine seçim sürecinde Belediyeyi eğer Hüseyin Bey kazandığı takdirde kendisinin yönetmeyeceğini ve kimlerin yöneteceğini de açık, net olarak, isim olarak söylemiştim. Demek ki tespitlerim doğruymuş. Ereğli halkına bu mesajları net bir şekilde ifade etmiştim. Ereğli’de bir kaos ortamına gidilebileceğini ifade etmiştim. Benim düşüncelerimin ve yorumlarımın doğru olduğu net bir şekilde ortaya çıktı. Bana göre şu anda iyi günleri yaşıyoruz. Ereğli’de daha sıkıntılı ortamların olacağını tahmin ediyorum. Ama hiç kimse ‘Ereğli sıkıntılı olsun’ anlamında bir beklenti içerisinde olduğumu asla düşünmesin. Çünkü benim için Hüseyin Uysal, Halil Posbıyık, Ahmet, Mehmet önemli değildir. Önemli olan Ereğli’dir. Ben bir Ereğli sevdalısı olduğumu yürekten her zaman ifade ettim. Yine ifade ediyorum. Ereğli’nin daima iyiye gitmesi için bugüne kadar çaba gösterdim. Şimdi de bu çabayı gösterebilirim. Yani bana bir şey soran, danışan, fikir soran birileri olmuş olsa, yine yardımcı olmaya hazırım. Çünkü Ereğli’nin iyi olması benim için önemli bir olgu. Şahıslar benim için hiç önemli değil. Ama o anlayışı da pek görmüyorum. 20 senelik Belediye Başkanlığı yapmış bir kişi olarak, yaşça da Hüseyin Bey’den büyük olmama rağmen, zannediyorum kendisi ile iki kez karşılaştık ve ben ‘Başımız sağ olsun’ diye üzerine gitmeme rağmen, ondan aynı saygı ve sevgiyi göremedim. Bir yakınlık dahi göremedim. Yoksa, Ereğli’nin iyiye gitmesi için herkese kapımız açık, herkese fikirlerimiz açık, herkese yardım etmeye hazırız. Çünkü tekraren söylüyorum; isimler benim için hiç önemli değil. Hüseyin Uysal, Halil Posbıyık ya da Ercan Candan benim için hiç önemli değil. Önemli olan Ereğli’nin iyi noktaya gitmesidir. İyi noktaya gitmesi için de birbirimizden fikir alışverişinde bulunmak suretiyle, birbirimize yardımcı olmamız diye düşünüyorum. Ama böyle bir yakınlığı, böyle bir davranış biçimini göremediğimiz için de bu şekilde yardımımız olamıyor tabii ki. O bakımdan Ereğli’nin hiçbir zaman kötü bir noktaya gitmesini istemem, iyi noktaya gitmesini isterim. İnşallah iyi noktaya gider diyorum.
20 sene Belediye Başkanlığı yaptım. Ve şu anda en çok mutlu olduğum konu şu; iki nokta üzerinde birleştirebilirim bunu. Hakkımda çok dedikodu yaptılar. Acımasız dedikodular yaptılar. Zaman zaman Yunanistan’da ada aldığımı söylediler. Üzerine otel yaptığımı söylediler. ‘Falan yerde şu kadar dairesi var’ dediler. ‘İmarda şunu yaptı’ dediler. Hep fısıltı gazetesiyle hakkımda inanılmaz dedikodular yaptılar. Belki de doğaldır, 20 sene, uzun bir zaman Belediye Başkanlığı yaptım. Allah’a şükürler olsun, şu anda sade bir vatandaşım. Elimde hiçbir güç odağı yok. Büromda arkadaşlarla, dostlarla beraberim. Ama hakkımda imar konusunda olsun, maliye konusunda olsun hiçbir dava açılmış değil. Karşı tarafın gayretler içerisinde müfettişler getirdiğini, hakkımda dava açabilme yollarını aradığını da gayet iyi biliyorum, izliyorum. Buna rağmen hakkımda en ufak bir şey ortaya çıkaramıyorlar. Alnım açık olarak toplumda dolaşmanın mutluluğunu, onurunu ve gururunu yaşıyorum. Bu beni son derece mutlu ediyor. İkincisi de, buradan dışarıya çıktığımda, insanların sevgisinden, yakınlığından ve alakasından yolda yürüyemiyorum. İnsanların ‘Sesini özledik, bizi niye bıraktın’ diye yakarışlarını sürekli olarak ifade etmeleri ve arandığımı ifade etmelerini yaşıyorum. Hatta ‘Bizi niye bıraktın’ derken hesap soranlara nasıl yanıt veremeyeceğimi bilemediğim durumlar yaşıyorum. Mahallelerden insanlar buraya geliyor, muhtarlarımız buraya geliyor. Korkutulmalarına rağmen, ‘Halil Posbıyık’ın bürosuna gidenleri tespit ediyoruz’ diye şayialar yayılmasına rağmen, insanlar buraya geliyorlar ve sıkıntılarını bize ifade ediyorlar. Bunların hepsi olağandır, olabilir ama beni mutlu eden özetle; 20 sene rantın en yüksekte olduğu bir bölgede Belediye Başkanlığı yapıp da hakkınızda hiçbir ithamda bulunulmaması ve sokağa çıktığınızda sevgi selinden adım atamayışınız çok sevindirici olaylardır.
. Bu toplantıda kendisine ‘Bir Belediye Başkanı olmanızı kenara koyarsak, bir yurttaş olarak siz Ereğli Belediyesi’ni 30 Mart’tan bu yana yürüttüğü çalışmaları yeterli buluyor musunuz’ diye sorduğumda, kendisi yeterli bulduğunu dile getirdi. Şimdi de size sormak istiyorum, siz 8 aylık dönemde Ereğli Belediyesi’nin çalışmalarını yeterli buluyor musunuz? Ayrıca, bir yönetici, bir Belediye Başkanının yapılanları her ne ölçüde olursa olsun yeterli bulması doğru bir bakış açısı mıdır? Ereğli’de yaşayan yurttaşlar yeterli bulsalar bile, yönetenlerin hep daha iyi, hep daha fazla hizmet hedefiyle, yapılanları-yaptıklarını kendilerinin yeterli görmemeleri gerekmez mi?
Bir şeyin yeterli olup-olmadığını söyleyebilmek için, yapılan bir şeyi bana bir gösterin. Tamam, Sevgi-Barış-Dostluk tabelalarının hepsi yıkıldı. Çınaraltı’nda denizin mavisi, ormanın yeşili diye başlayan tabelalar yıkıldı. Düğün salonunun Sevgi-Barış-Dostluk ismi değiştirildi, Belediye Düğün Salonu oldu. Bu ve bunun gibi Halil Posbıyık’ın yaptığı birçok şeyin yıkıldığını gayet net bir şekilde ben de izliyorum. Ama bana bir şey gösterin. Mesela Liman Başkanlığı’nda, benim zamanımda yıkılmıştı, orayı satın almıştık devletten. Yanı başındaki Sahil Sıhhiye de yine benim zamanımda 500 bin liraya satın alınmıştı. Ancak tahliyesi benim zamanımda olmamıştı, onların zamanında oldu. Orada yapılan işlemi görüyorsunuz. Benim yaptığım projeyi yapmış olsalar, harika bir proje olacaktı. Ama yapılanı orada net bir şekilde görüyorsunuz. Diğer taraftan, belki seçimi kaybetmemin nedenlerinden biri olarak gösterilen, 8 köyü yalvara yakara kent merkezine aldım. Bölücek, Hamzafakıhlı, Kıyıcak, Göktepe gibi köyleri… Neden? 100 bin nüfusun üzerine çıkalım diye. Çünkü 100 bin nüfusun üzerine çıktığınızda, ilçe olarak bir takım haklar elde ediyorsunuz. Mesela Bakanlar Kurulu kararıyla, -nitekim Ereğli’de oldu bu, suyu Devlet Su İşleri Ereğli’ye getirmek durumunda kalıyor. Ne oldu? 8 köyü büyük gayretlerle mahalle yaptım ve oralarda çok büyük hizmetler yaptım. Pisliğin içerisinde çocuklar oyun oynuyorlardı, kanalizasyon hatları tamamen bitti. Sularını evlerine getirdim. Asfaltlarını yaptık, parkelerini yaptık.
Ama esas amacımız, 100 bin nüfusu geçmekti. Bu sayede Bakanlar Kurulu karar verdi benim döneminde, Kızılcapınar’dan su getirilmesi için Süleymanbeyler’de ihaleye çıktılar arıtma tesisleri için. Aynı zamanda Ereğli’deki su depolarının yerleri belirlendi, isale hatlarının yapılması için de ihaleye çıkıldı 37,5 milyon liraya Kızılcapınar’dan su getirilmesi için karar verildi. Bu çok büyük bir başarıydı. Ereğli’nin geleceğini sağlama almak bakımından bu beni son derece mutlu etmişti. Bu noktaya gelebilmek için de, söylediğim gibi 8 köyü mahalle yapmıştım. Ve fiilen benim zamanımda çalışmaya başladılar. Yine Gülüç’ten Neyren Tepesi’ne giden yolun ihalesi de benim zamanımda yapıldı. ‘Altyapısını Halil Posbıyık değiştirmemiş de onun için yapamamışlar’ gibi bir takım laflar. Altyapısında neyi değiştirdiler ki? Hiçbir şeyi değiştirmediler. Benim değiştirdiğimle kaldılar. O yol da benim zamanımda yapıldı. Bana Ereğli’de yapılan iş olarak bir tek şeyi gösterebilirler, zaten onu gösteriyorlar. Su Ürünleri Kooperatifi’nin orada bir kahvehane var, benim zamanımda onu boşaltmıştım. Şehir Kulübü yapacaktım. Bina zaten yerinde, her şeyi yerinde, yani oraya bir tek çaycı vermemiştik. Çünkü Şehir Kulübü yaparak, Ereğli’de Kaymakamın, savcının, işadamlarının, avukatların akşamları uğrayabilecekleri ve bir takım işlerin çözülebileceği bir ortam yaratmak için bekletiyor idim. O yaptığım sistemin içerisine sadece bir tane çaycı koydular. İşte sabah, öğlen, akşam ondan bahsediliyor yapıldı diye. Onun için bu konuda fazla bir yorum yapmak istemiyorum. Yapılanlar-yapılmayanlar meydanda. Çok fazla da yorum yapmak istemiyorum.
. Belediye Başkanı Uysal’ın, Belediye’de sık sık görev değişikliklerine gitmesi ve diğer bazı gelişmeler Belediye’de tam bir yönetimsel otorite kuramadığı eleştirilerine neden oluyor. Ayrıca Ereğli Belediyesi’ni, perde arkasından Milletvekili Ercan Candan’ın yönettiğine dair eleştiriler de var. Siz bu durumu nasıl görüyorsunuz?
Otorite kuramadığı belli. Kuramazlar da zaten. Mümkün değil. Arkadan kim yönetirse yönetsin yine de otoriteyi de kuramazlar, sevk ve idareyi de yapamazlar. Çünkü yönetici ve lider değiller. Belediye Başkanlığı liderlik makamıdır, yöneticilik makamıdır. Bu konularda maalesef her geçen gün kötüye gittiklerini de üzülerek ben de izliyorum. Çünkü Ereğli’nin hiçbir zaman kötü olmasını arzulamam. Ama maalesef, gidiş o gidiş gibi gözüküyor.
. Yerel Yönetimler tarihimizde eşine ender rastlanacak bir gelişme oldu ve Başkanvekili olarak görevlendirilen bir Belediye Meclis üyesinin, Belediye Başkanı kent dışında iken Belediye Başkan yardımcısını görevden alma girişimi ile karşılaştık. Ayrıca Belediye Meclisi’nde, AKP’li Meclis üyelerinin bazıları bir önceki toplantıda CHP Grubu’nun teklifini desteklerken, son toplantıda bu desteklerini geri çektiler. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ereğli için hoş şeyler değildir tabii ki bunlar. Ereğli’nin geleceği açısından hoş şeyler değildir. Tabii ki onların iç meseleleri olduğu için pek girmek istemiyorum, benim haddim değil. Tenkit edebilirsiniz ‘Şu yatırımlar yapılmadı’ diye, onu da yapacağız bir yılları dolsun, geniş bir basın toplantısı ile bunları duyuracağım. Ama onların yaptıkları bir takım zafiyetleri ve iç işlerine pek girmek istemiyorum. Beni bir vatandaş olarak ilgilendiriyor ama konuşmalarımın bir siyasetçi olarak başka alanlara çekileceğinden endişe ettiğim için, şimdilik susmayı tercih ediyorum.
. Sizin görev döneminizde inşası neredeyse tamamlanma aşamasına gelen Alışveriş ve İş Merkezi’ne, tüm birimleriyle Belediye taşındı. Bu doğru bir tercih midir?
Çok yanlış bir tercihti. İnanılmaz yanlış bir tercih olarak bunu görüyorum. Çünkü orası bir Belediye Sarayı olarak yapılmadı. Bir AVM, iş merkezi olarak yapıldı. Orada bir takım yanlışlıklar var. Pazaryeri esnafına belki biz kendimizi anlatamadık. Orada suçlu olarak da ben ve arkadaşlarımı görüyorum. Çünkü Pazaryeri’ndeki insanlara bunu anlatamadık. Çok açık ve net olarak söylüyorum; gençliğim Pazaryeri’nde geçti. Annem-babam bu işle uğraşırdı, ben de elimde el arabası, üzerinde domates, biber, fasulye satış yapardım. Yani Pazaryeri’nin soğuğunu, acısını, meşakkatini çeken insanlardan birisiyim. Ben de öğrencilik yıllarımda anne-babama yardımcı olurdum. Ve o insanların o soğukta, fırtınada evlerine ekmek götürmek için çektikleri ıstırabı benden daha iyi bilen insan olamaz. Oradaki insanların birçoğunu çok iyi tanıyorum, seviyor ve saygı duyuyorum. Onlara yeni bir hayat tarzını ortaya koymak için o iş merkezini yaptık. Kolay bir iş değildi. Onların rahat etmesi için ve yeni yerde, onların torunlarına miras bırakacakları yeni dükkanları olsun diye her türlü siyasi riski de üzerime almak suretiyle orada yer vermeye kalktım. Orada ayakkabıcılar çarşısı ayrı olacaktı, hep dizaynlar ona göre yapılmıştı. 186 dükkan vardı, 186 kişinin de ismi yazıyordu. Kendi dükkanlarından daha büyük dükkanlardı. Şu anda Pazaryeri’nde maalesef çok kötü bir ortam var. Fareler cirit atıyor. Onları bu sıkıntılardan kurtarmak için böyle bir olgunun içerisine girmiştik. Ama maalesef Pazaryeri’ndeki insanlarımızın geleceğini tayin edecek böyle modern bir iş merkezine, Pazaryeri’ndeki vatandaşlar da herhalde arzu etmediği için Belediye yönetimi onları geçirmedi ve kendilerine Başkanlık Sarayı yaptılar. Başkanlık Sarayı olarak orayı uzun müddet kullanamazsınız, uygun bir yer değil. Ben inşaat mühendisiyim benim mesleğimdir, bu işi bilirim. Dolayısıyla yarın yine Başkanlık Sarayı yapacaksınız, mümkün değil orada Başkanlık Merkezi olarak büyüyen Ereğli’de böyle bir yeri yönetemezsiniz. Bana göre çok yanlış bir karar verdiler. Hem Belediye Başkanlığı Sarayı’na uygun bir yer değil. Aynı zamanda Pazaryeri’ndeki vatandaşlar her geçen gün oradaki emeklerinin karşılığını alamama noktasında hep geriye doğru gidecekler ve ilerleyen zamanda, öyle zannediyorum ki, ‘Halil Posbıyık bize çok iyi bir ortam hazırlamıştı ama biz bundan yararlanamadık’ diye kendileri de üzülecekler diye düşünüyorum. İnşallah üzülmezler, ben yanılırım diyelim.
. Geçtiğimiz günlerde CHP’nin İl Kongresi gerçekleştirildi ve İl Başkanlığı’na Harun Akın seçildi. Kongre ile ilgili değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Çok başarılı bir kongre geçti. Dört adayın olduğu ve herkesin kavga dövüş beklediği bir ortamda, çok saygın adayların birbirlerine karşı da son derece centilmence davranışlarıyla gerçekten inanılmaz bir demokrasi varlığını hissettiğimiz bir kongre oldu. AKP döneminde demokrasi denilen olgunun yok olmaya başladığı bir ortamda, tek adayla seçime gittikleri bir ortamda, hatta delegelerin isimlerini bile Genel Merkezin hazırladığı bir ortamda; tam demokrasinin uygulandığı, böylesine çok adaylı bir seçimin olması ve karşılıklı nezaket kuralları çerçevesinde olması, çok sevindirici bir olaydı. Çok mutlu oldum. Yeni seçilen arkadaşımız Harun Bey de, tecrübeli bir arkadaşımızdır. İl Başkanlığı yaptı, milletvekilliği yaptı. Gerçekten son derece başarılı ve toparlayıcı bir arkadaştır. Ve Zonguldak’ta CHP’yi çok yakın sürede çok iyi bir noktaya getireceğine bütün kalbimle inanıyorum. Çok saygın arkadaşları Yönetim Kurulu üyesi yaptığını da gözlemledim. Ve hemen ertesi gün zaten kendisini aradım ve tebrik ettim. Başarılı olmasını ve yanında olduğumuzu ifade ettim. Önümüzdeki günlerde de Belediye Meclis üyesi arkadaşlarımızla kendisini ziyarete gideceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeni İl Başkanı ve İl Yönetimi ile birlikte Zonguldak’ta büyük bir ivme kazanacağına tüm kalbimle inanıyorum.
. CHP’nin İl Kongresi’nden başka bir kongreye geçersek, önceki gün de AKP’nin Ereğli İlçe Kongresi gerçekleştirildi. Atanmış İlçe Başkanı Fatih Çakır, tek liste ile gidilen ve delegelerin katılımının yeterli bulunmadığı bir kongrede, İlçe Başkanı seçildi. AKP’nin İlçe Kongresini, İlçe Teşkilatı ile Milletvekili Ercan Candan arasında sorunlar bulunduğuna yönelik eleştirileri nasıl değerlendirirsiniz?
Özür dileyerek bu konulara girmek istemiyorum. Onların iç meseleleridir. Ama Türkiye’de demokrasinin gelişmesi en büyük dileğimiz. Tek adaylı seçimler, Genel Merkez tarafından yöneltilen bir liste falan bizim demokrasi anlayışımıza sığmıyor. Bunu net bir şekilde söyleyeyim. Bunu algılamak bile zor geliyor. Nasıl böyle bir şey olduğunu anlayamıyoruz. Dolayısıyla demokrasimize ters bir anlayış olduğu için bana pek uygun gelmiyor. Kendilerinin iç meseleleridir. O konuda pek yorum yapmak istemiyorum. Yeni İlçe Başkanı Fatih, sevdiğimiz bir arkadaştır, saygılı bir arkadaştır. Saygısında hiçbir zaman kusur göstermez. Başarılar diliyorum, hayırlı olsun.
. 2015 Genel Seçimleri’ne doğru gidilen bir süreçteyiz. Yalnızca ilçemiz değil, yörede yıllardan bu yana belirleyici bir siyasi figür olarak gördüğümüz Halil Posbıyık’ı, bundan sonra siyasi arenada görmeye devam edecek miyiz? Milletvekili adayı olmayı düşünüyor musunuz?
Ben zaten şu anda siyasi arenanın içerisindeyim. Allah bana sağlık verdiği müddetçe de hep bu ortamın içerisinde olacağım. Ereğli’nin ve Zonguldak’ın iyi noktaya gitmesi için elimden gelen gayreti göstereceğim. Bunda hiç kimsenin endişesi olmasın. Şaibeli bir seçimden sonra Belediye Başkanlığını kaybettim ama Belediye Başkanlığını kaybettiğim anda dahi aldığım oy oranı 29 bin 750. Yani 30 bin civarında oy aldım. Bakın aynı nüfusa sahibiz, Zonguldak’ta Belediye Başkanı 26 bin oyla seçildi, ben 29 bin 750 oyla kaybettim. Yani 422 oy farkıyla Belediye Başkanlığını kaybetmedim, elimden aldılar. Dolayısıyla ‘Kaybetti’ denildiğim anda bile, oy oranım ortada. 2011 Genel Seçimleri’ne giderseniz Neriman Posbıyık adaydı, Ereğli ve köylerinden 42 bin oy almıştık. Ereğli, 1977 yılından itibaren maalesef halen daha bir milletvekili çıkaramadı. CHP’den 1977’de en son Kemal Anadol milletvekili seçilmişti. O tarihten itibaren CHP Ereğli’den halen daha bir milletvekili çıkaramadı. Ereğli’nin şu anda nüfusu köyleriyle birlikte 174 bin, seçmen sayısı 125 bin. Alaplı’nın seçmen sayısı da 32 bin, 44 bin de köylerle birlikte. İkisini birleştirdiğinizde, Zonguldak’ın yüzde 50’sinden daha fazla bir seçmen sayısına sahip oluyor. Biz 2011 seçimlerinde köyleri dolaşırken, vatandaşların bize haykırışı şuydu: “AK Parti, MHP, diğer partilerin hepsi de, ikinci sırayı Ereğli’den adaylara veriyorlar ama CHP nedense ikinci sırayı vermiyor. Hep üçüncü, dördüncü sırayı Ereğli’ye layık görüyor. CHP Genel Merkezi Ereğli halkını adam yerine koymuyor mu?” sözleri gibi müthiş tenkitlerle karşı karşıya kaldık. Bunun tersini izah etmek için çok zorluklar çektik. Ama vatandaşta büyük bir kızgınlık olduğunu net bir şekilde görüyorum.
Zaten böyle olduğu için de, AK Parti hep 3, CHP de 2 milletvekili çıkarıyor. Bunu tersine döndürmek lazım. Devrek, Çaycuma, Gökçebey’e baktığınız zaman, Ereğli’nin seçmen sayısı 40 bin fazladır. Buna rağmen ısrarla Ereğli’yi dışlayıp, ikinci sırayı vermemek, birinci sırayı vermemek gibi bir olgunun içinde CHP’nin hareket etmesi, hakikaten şaşırtıcı bir olaydır. Mantığa, aritmetiğe ters bir olaydır. Bu döngünün bu sefer değişeceğine inanıyorum. Değişmesi lazım. Değişmezse, çok büyük sıkıntılar çekeceğimizi de net bir şekilde görüyorum. Mutlak suretle bu dönem ikinci sıranın Ereğli’ye, dördüncü sıranın da Alaplı’ya verilmesi şart diye düşünüyorum. Zonguldak’ta 3 ya da 4 milletvekili çıkarabilmek için bu olguya gidilmesi gerekir. Ben milletvekilliğine aday adayıyım. Müracaatımı yapacağım. En büyük güvencem vatandaştır. Hiçbir şeye güvenmiyorum, vatandaşa güveniyorum, seçmene güveniyorum. Sadece Ereğli’de değil, Zonguldak’ın tüm ilçelerinde, beldelerinde bir Halil Posbıyık hayranlığı var. Dik adam olarak, sözünün eri adam olarak halk tarafından sevilen bir Halil Posbıyık’ın; Zonguldak’ın, Ereğli’nin, ilçelerin sorunlarını en iyi bilen, yıllarca bu konular içerisinde yoğrulmuş ve sorunları-çözüm yollarını en iyi şekilde ortaya koyabilecek bir yapıda olduğumu da kabul eden büyük bir kitle var. Dolayısıyla, bu amaçla Cumhuriyet Halk Partisi’nden adaylığımı koyacağım.
. Yerel Seçimler’den sonra, ilk kez böyle kapsamlı bir açıklamayı bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz. Sorularımız dışında, sizin eklemek istedikleriniz varsa…
Aslında pek mülakat da vermiyorum. Milletvekilliği konusunda konuşabiliyorum ama şu anda bir yerel yönetim var, yerel yönetim hakkında pek konuşmak istemiyorum. Çünkü kendime bir kıstas koydum. Bir yıllarını doldursun bu arkadaşlar. Mart’ta inşallah biz de basın toplantısı yapar, nelerin olduğunu nelerin olmadığını, hangi girdaplara girildiğini biz de anlatırız. Şu an için böyle bir konuya hiç girmedim. Size de elimden geldiği kadar dar kapsamda yanıt vermeye çalıştım. İlerleyen tarihlerde, milletvekilliği seçimleri noktasında basın mensuplarıyla sık sık bir araya gelip düşüncelerimizi, hedeflerimizi, amaçlarımızı, Zonguldak ve Ereğli için düşüncelerimizi net bir şekilde ortaya koymaya devam edeceğiz.
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan kdzereglihaberci.com sorumlu tutulamaz.
DÖVİZ KURLARI |
||||||
Dolar | Euro | |||||
Alış | Satış | Değişim | Alış | Satış | Değişim | |
0 | 0 | 0 | 0 | 0 | 0 |
Hava Durumu |
||